Blog Aksiyon Günü 09: İklim Değişikliği – SPAKSU™ Blog [fdx-switch-link]

Blog Aksiyon Günü 09: İklim Değişikliği

Blog Action Day, blog yazarlarının bir gün ve bir konu seçerek o konu hakkında aynı gün içinde birden fazla blogda yazı yazmalarını sağlayan bir etkinliktir. 2009 Yılı için “Climate Change” yani İlkim Değişikliği konu olarak seçilmiştir. İklim değişiklikleri, ansiklopedik bilgilere göre bilimsel olarak astronomik ve atmosferik değişiklikleri klimatoloji dalına göre incelenen değişikliklerdir.  Küresel olarak bütün ülkelerin ortak sorunu olan Küresel Isınma kavramı da, İklim değişikliklerinden ortaya çıkan önemli bir faktördür.  Yazının devamında değişik  birkaç kaynaktan alıntı yapılarak konu ile ilgili bilgiler toparlanmıştır.

CNNTürk.com

(iklim değişikliği kendini hissettiriyor)

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Osman Demircan, bugünlerde yaşanan hava sıcaklıklarının tek nedeninin iklim değişiklikleri olduğunu bildirdi.

Demircan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de “yoğun oranda sıcak bir hava durumu yaşandığını” belirterek, sıcaklıklarla birlikte buharlaşmanın arttığını ve nem fazlalığının yaşandığını söyledi.

Bununla birlikte insanların yaşam zorluğu çektiğini dile getiren Demircan, “İnsanlar sıcak ve nemli havada rahat ve aktif şekilde yaşayamazlar. O yüzden de yoğun sıcak hava ve nemden sürekli şikayet ederiz ” dedi.

Bu durumun güneşten gelen ışınım enerjisiyle ilgili olduğunu bildiren Demircan, tüm dünya üzerinde iklim değişikliklerinin söz konusu olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

“Güneşten gelen ışınım enerjisi zaman içinde çok fazla değişmiyor. Güneş enerjisinde binlerce yıllık bir süreçte binde 2 oranında bir değişim var. Atmosferdeki değişiklikler nedeniyle iklim değişiklikleri söz konusu. Bu değişikliklerden ötürü iklimsel değişiklikleri daha şiddetli yaşıyoruz. Kışları da, yazları da daha şiddetli yaşıyoruz. Çünkü atmosferde uçucu gazlar var. Bunların birikimi de gittikçe artıyor. Taşıma araçlarının kullandığı petrol ürünlerinin yanmasıyla ve termik santrallerden çıkan gazlarla atmosferde bu uçucu gazlar birikiyor.”

“Yakıtlardan çıkan gaz küresel ısınmayı hızlandırıyor”


Prof. Dr. Osman Demircan, bir otomobilin deposundaki 50 litre benzinden, çevreye 150 kilogram karbondioksit yayıldığını kaydetti.

Demircan, “Çünkü gaz oksijenle birleşince karbondioksit oluyor. Depomuzdaki 50 litrelik benzin, 50 litrelik karbon içeriyor ama oksijen bunun iki katı ağırlığında. Bu, oksijenle birleştiği zaman, hem atmosferdeki oksijen eksilmiş oluyor, hem de karbondioksit oluşarak iklim değişikliklerini hızlandırıyor” dedi.

Termik santrallerden çıkan ve sanayide kullanılan yakıtların çıkardığı gazların da atmosferin kompozisyonunu değiştirdiğini belirten Demircan, atmosferdeki oksijenin giderek azaldığını, bunun yerine karbondioksit oranının arttığını söyledi.

Atmosferde ısı biriktiğini ve böylece iklim değişikliğinin daha şiddetli yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugünlerde yaşanan hava sıcaklığının tek nedeni iklim değişiklikleri. Ama şu an şükrediyoruz ki güneş minimum aktivite döneminde. Güneşin de bir etkinlik dönemi var. Güneş binde 2’lik değişimini minimum seviyede bu yıllarda yaşıyor. 2008 ve 2009 yıllarında, güneşin üzerindeki manyetik etki minimum durumda. Minimum durumda demek, güneşin yaydığı ışıkların çok fazla tehlikeli ve zararlı olmaması demek. O yüzden bu duruma şükretmemiz gerekiyor.”

6 yıl sonra Güneş maksimum etkili olacak

ÇOMÜ Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Demircan, güneşin 6 yıl sonra maksimum etki yayacağını belirterek, şunları kaydetti:

“Biz sürekli dışarıda çok fazla kalınmaması ve güneşten korunulması konusunda uyarılarda bulunuyoruz, ama bu yıllarda güneşten gelen mor ötesi ve X ışınları çok yoğun değil. Önümüzdeki yıllarda bu durum artacak ve 6 yıl sonra maksimum boyutlara ulaşacak. 6 yıl sonra mor ötesi ışınım 1 milyon kat artıyor. 1 milyon kat etki arttığı zaman dışarıda gezerken ona göre dikkatli olmamız gerekecek; ona göre giyineceğiz, ona göre korunmamız gerekecek. Tabii bu hareketli bir evrim. 6 yıl önce minimum durumda olan etki 6 yıl sonra maksimuma çıkacak, bir sonraki 6 yıl tekrar minimum seviyeye gelecek, bu bir çevrim dönemidir.

O yüzden bizim bu dönemde yaşadığımız ve maruz kaldığımız hava durumundan çok da yakınmamız anlamlı değil. Bu nedenle de duruma şükretmemiz gerekiyor. Buna bağlı olarak önümüzdeki yıllarda sanayi de gelişecek. Şu anda kullandığımız 40 faktörlü güneş kremleri yerine de, belki 140, belki de 240 faktörlü krem kullanmamız gerekecek. Bu da üretim sanayisini geliştirecek. Güneş kremleri, koruyucu gözlükler ve sağlığımızı koruyacak her şey için üretim artacak.”

Kaynak; http://www.cnnturk.com/

NTVMSNBC

(Kyoto Anlaşması nedir?)

Kyoto Anlaşması nedir?
Kyoto Anlaşması, Birleşmiş Milletler’in 1997 yılında Japonya’da düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir anlaşma. Bu anlaşma, gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5.2 düşürmelerini öngörüyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2001 yılı Mayıs ayı itibarıyla 84 ülke anlaşmayı imzaladı, 34 ülke de onayladı.

Kyoto Anlaşması, iklim değişimiyle ilgili ilk anlaşma mı?
Hükümetler, 1992 yılında Rio’daki “Dünya Zirvesi”nde iklim değişimiyle mücadele etme kararı almışlardı. Bu zirvede, Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Çerçeve Anlaşması hazırlanmıştı. Çerçeve Anlaşması, gaz salınımlarını sabir hale getirmeyi öngörüyordu, fakat bağlayıcılığı yoktu. Nitekim, bu anlaşma sonrasında gaz salınımlarında küresel bir düşüş gözlenmedi. Kyoto Anlaşması, BM İklim Değişimi Çerçeve Anlaşması’nın devamı niteliğinde.

Kyoto’nun kanuni bağlayıcılığı var mı?
Anlaşmayı imzalayan ülkelerin yüzde 55’inin parlamentoları tarafından onaylanırsa, bağlayıcılık kazanacak.

Bütün ülkeler salınımlarını yüzde 5.2 düşürmek zorundalar mı?
Hayır, en gelişmiş 39 ülkenin bu yükümlülüğü var. Zaten Birleşmiş Milletler Çerçeve Anlaşması, küresel ısınmayla mücadelede en büyük yükümlülüğün gelişmiş ülkelerde olduğunu öngörüyor.

“Sera gazı” nedir?
Sera gazları, ısıyı dünyanın atmosferine hapseden gazlara verilen isim. En zararlı sera gazı, karbondioksit. Kyoto Anlaşması, karbondioksidin yanısıra metan ve nitrus oksid gazlarının salınımını da düşürmeyi öngörüyor.

Peki ya ülkeler 2008-2012 yılları arasında salınımlarını düşüremezlerse?
Anlaşma, esnek mekanizmaları da içeriyor. Örneğin belirli oranda “salınım ticareti” yapılabiliniyor. Yani, bir ülke para karşılığında, az gaz salınımı olan bir ülkeden “gaz salınımı yapma hakkı” satın alabiliyor. Bir diğer yöntem de, ülkelerin, karbondioksit gazını “emen” ağaçlardan bol miktarda yetiştirmesi olabiliyor.

Bu durumda ülkelerin esnek mekanizmalardan yararlanıp gaz salınımlarını hiç azaltmaması da mümkün mü?
Bu konu halen tartışılıyor. Örneğin ABD, bu mekanizmalardan sonuna kadar yararlanıp hiç gaz salınımına gitmeden, az gelişmiş ülkelerden “salınım hakkı” satın almayı savunuyor. Fakat Avrupa Birliği ülkeleri, esnekliğin istismar edilmemesi ve bir sınır konması taraftarı.

Kanyak; http://arsiv.ntvmsnbc.com/

Konu ile ilgili birkaç link;

Bi Yanıt Bırak:

E-posta hesabınız yayınlanmayacak.

© 2006-2023 Tüm hakları Spaksu Markasına aittir.
Bu site ve içeriği, Kullanım Kuralları kapsamında belirtilen koşullar çerçevesinde kullanılmalıdır. Hiçbir şekilde site ve içeriğinin tamamı veya bir bölümü, Kullanım Şartları yerine getirilmeden özel izin alınmadan kopyalanamaz, dağıtılamaz, yeniden yayınlanamaz, çoğaltılamaz veya başka bir ortamda kullanılamaz